Pan Çekim Tekniği

24 Ekim 2021 01:45 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Pan_çekimi_panning_pan_çekim_örneği.jpg
google news

Pan çekimlerinde amaç çekilen ana nesnenin netliğini koruyarak arka planda hareket etkisini hissettirmektir. Pan yada Panning çekim tekniği genellikle spor fotoğrafçılığında başvurulan bir yöntemdir. Bu yöntemde fotoğrafın konu nesnesi hareketlidir, arka plan hareketsizdir. Ancak öndeki nesnenin hızı kamerayla takip edilerek öndeki nesnenin net ve hareketsiz, arka planın ise flu, algılanamayan bir görüntüsü oluşur.

Usain bolt Cameron Spencer

Nasıl çekerim?

Basitçe ana prensip, hareketli nesneyi kamerayla takip etmek. Püf nokta, nesnenin hareketi ile kameranızın hareketi aynı doğrultuda olmalıdır. Peki saatte 60 km ile giden bir arabanın pan fotoğrafını çekmek istediğimizde, saatte 60 km hıza mı ulaşmalıyız? Dijital makineler perde hızınızı (enstantane) manuel olarak ayarlayabilmenizi sağlayarak size durduğunuz yerde hızlı giden bir arabanın net fotoğrafını yakalama imkanı sunar.

Hızlı giden bir arabanın fotoğraflanması örneğini düşünelim. Bedeninizi sabit tutmalısınız, genelde kollar yanda kamerayı göğüs hizasında tutuş şeklinde iki ayağınız omuz hizasında genişlikte, çekeceğiniz nesneye görüş alanınıza girdiğinde netleme yapmanız gerekmektedir. Yarım deklanşöre basış ile netleme yaptığınızda, aracı elinizi deklanşörden kaldırmadan makineyi hareketi doğrultusunda döndürerek (Makineyle yatay bir çizgi çizdiğinizi, panoramik fotoğraf çekimi yaptığınızı düşünebilirsiniz.) takip etmelisiniz. Araç fotoğrafı çekeceğiniz noktaya ulaştığı anda deklanşöre tam basarak fotoğrafı çekmelisiniz.

Ancak perde hızınız çok düşük olduğu için parmağınızı kaldırdığınız anda işlem tamamlanmış olmaz. Perde yavaş yavaş indiği gibi yavaş yavaş kalkacağından, bu süreyi düşünerek deklanşörden parmağınızı kaldırdıktan sonra da takip işlemini devam ettirmeniz gerekmektedir. Takip işlemi tamamlandığında fotoğraf tamamlanmış olur. 

Photo by Luca Campioni on Unsplash

Pan Çekimi Makine Ayarları Enstantane 

Makinenizin enstantane öncelikli ve seri çekim modlarından yararlanmalısınız. 1/15-1/50 aralığında olan düşük enstantane ayarlarını kullanmalısınız. Daha yavaş perde hızınızın olması demek el çekimlerinde zorluğun artması demektir. Çekeceğiniz nesnenin hızına göre bu değerleri aynı oranda arttırıp azaltabilirsiniz.

Unutulmamalıdır ki enstantane hızınız ne kadar yavaşsa, makineye giren ışık o kadar fazla olacaktır.  Bunu evin perdelerinin aniden açılıp kapanması ya da yavaş yavaş bu işlemin gerçekleşmesi olarak hayal edebilirsiniz. Daha yavaş kapanan perdeler bu süreçte yine odaya ışığı yansıtacaktır. Bu sebeple Manuel moduna geçip, diyafram ve iso değerinizde değişiklik yapabilirsiniz.

Ekranınız bembeyaz oluyorsa, bu fazla ışığa maruz kalan makinenizin gözlerinin parlaması olarak düşünülebilir. Fazla ışıkta diyafram değerinizi arttırın, iso değerlerinizi düşürün. Ayarlamar doğru yapıldığında renkler geri gelecektir.

Her  arka planının net olmadığı ve hareket etkisini yansıttığı fotoğraf pan değildir. Dikkat edilmelidir ki Pan tekniğinde ana nesne hareketlidir ancak net gözükmektedir. Aşağıda görülen benzer fotoğrafta Pan tekniğini andırsa da unutulmamalıdır ki uzun pozlama yapılarak çekilen bu fotoğrafta net olan nesneler sabit durdukları için nettirler.

Photo by Jonathan Borba on Unsplash


Kaynak: Temel Fotoğraf Bilgisi, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu, 2013

Düşünüyorum, Öyleyse Varım

04 Temmuz 2021 12:00 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Cogito_ergo_sum_morenhaber.jpg

Felsefe tarihindeki en ünlü cümlelerden biridir “Cogito, Ergo Sum.” Düşünüyorum, öyleyse varım anlamına gelen bu ifade Fransız Filozof Rene Descartes (1596-1650)’a aittir ve "Meditasyonlar" isimli Latince kaleme alınan eserinde yer alır.

Descartes, varoluş problemiyle ilgilenir. Kesinliğinden şüphe edebileceği her bilgiyi reddetmekle başlar işe. Çünkü dış dünyanın varlığının kabulüne ancak varlığından kesin olarak emin olduğu şeylerin tespitiyle varabileceğini düşünür. Bu sebeple duyuları yoluyla algıladığı her şeyin varlığını reddeder, çünkü duyular insanı yanıltabilir. O tüm dış dünyayı reddeder ancak her şeyi reddederken kabul ettiği tek bir inanç ortaya çıkar. Bu inanç onun düşünüyor olduğudur.

Descartes’a göre düşünüyor olması hiçbir şüphe doğurmuyordur, çünkü düşünüp düşünmediğine dair şüphe ederken dahi yaptığı düşünmektir. Böylece Descartes, eğer düşünüyorsa ve düşünüyor olduğunu kesin bir şekilde bilebiliyorsa bunun var olduğu anlamına geldiğini söyler.

Söz konusu temel ilkenin kuşku götürmez bir doğru olduğunu şöyle belirtir Descartes: “Bu doğru: Düşünüyorum, öyleyse varım- öylesine kesin ve apaçıktı ki kuşkucuların en abartılmış sanılarının hiçbiri onu sarsamazdı...” “«...bu önerme: varım, onu her dile getirdiğim ya da usumda düşündüğün an zorunlu olarak doğrudur»".

Descartes bu ilk doğruya varmak için daha önceki bilgilerinden hiçbirine dayanmaz. Yani, belirli verilerden yola çıkarak bu veriler ile vardığı doğru arasında bir bağlantı kurarak geliştirmeye çalışmaz bilgisini. Tersine, var olduğunu, tam da kendisini var olmadığına inandırmaya çalıştığı bir anda kavrar.

Descartes’in bu savı “kendini bilme” konusunda bizlere farklı bir pencere açıyor. Kendi kendimizin farkında olmamızın diğer farkındalıklardan farkı nedir? Kendi düşüncelerimiz, hislerimiz hakkında düşünüyor olmak herhangi başka bir şeyi düşünmekten hangi açıdan farklılık arz eder?  Bu sorunun cevaplarından biri, düşüncelerimiz ve hislerimiz hakkında dürüstçe kendimize yanıtlar verdiğimiz anlarda bu düşüncelerin ve hislerin doğruluğu hususunda hataya ve kuşkuya düşemeyeceğimizdir. Bu fikir acı duyma meselesi çerçevesinde değerlendirildiğinde akla yatkın görülebilir. Çünkü acı içinde olduğunuzu hissederseniz, doğal olarak acı içinde olduğunuza inanırsınız ve bu inancınızda hatalı olabileceğiniz fikri sizin için neredeyse imkânsız gibidir.*

Kaynaklar:
Savran, Gülnür, Düşünüyorum Öyleyse Varım
Evrimağacı.org

Metin içi fotoğraf: Bakırköy, Düşünen Adam Heykelinin Hikayesi
*365 Güne Bir Konu, Entelektüelin El Kitabı