Düşünüyorum, Öyleyse Varım

04 Temmuz 2021 12:00 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Cogito_ergo_sum_morenhaber.jpg
google news

Felsefe tarihindeki en ünlü cümlelerden biridir “Cogito, Ergo Sum.” Düşünüyorum, öyleyse varım anlamına gelen bu ifade Fransız Filozof Rene Descartes (1596-1650)’a aittir ve "Meditasyonlar" isimli Latince kaleme alınan eserinde yer alır.

Descartes, varoluş problemiyle ilgilenir. Kesinliğinden şüphe edebileceği her bilgiyi reddetmekle başlar işe. Çünkü dış dünyanın varlığının kabulüne ancak varlığından kesin olarak emin olduğu şeylerin tespitiyle varabileceğini düşünür. Bu sebeple duyuları yoluyla algıladığı her şeyin varlığını reddeder, çünkü duyular insanı yanıltabilir. O tüm dış dünyayı reddeder ancak her şeyi reddederken kabul ettiği tek bir inanç ortaya çıkar. Bu inanç onun düşünüyor olduğudur.

Descartes’a göre düşünüyor olması hiçbir şüphe doğurmuyordur, çünkü düşünüp düşünmediğine dair şüphe ederken dahi yaptığı düşünmektir. Böylece Descartes, eğer düşünüyorsa ve düşünüyor olduğunu kesin bir şekilde bilebiliyorsa bunun var olduğu anlamına geldiğini söyler.

Söz konusu temel ilkenin kuşku götürmez bir doğru olduğunu şöyle belirtir Descartes: “Bu doğru: Düşünüyorum, öyleyse varım- öylesine kesin ve apaçıktı ki kuşkucuların en abartılmış sanılarının hiçbiri onu sarsamazdı...” “«...bu önerme: varım, onu her dile getirdiğim ya da usumda düşündüğün an zorunlu olarak doğrudur»".

Descartes bu ilk doğruya varmak için daha önceki bilgilerinden hiçbirine dayanmaz. Yani, belirli verilerden yola çıkarak bu veriler ile vardığı doğru arasında bir bağlantı kurarak geliştirmeye çalışmaz bilgisini. Tersine, var olduğunu, tam da kendisini var olmadığına inandırmaya çalıştığı bir anda kavrar.

Descartes’in bu savı “kendini bilme” konusunda bizlere farklı bir pencere açıyor. Kendi kendimizin farkında olmamızın diğer farkındalıklardan farkı nedir? Kendi düşüncelerimiz, hislerimiz hakkında düşünüyor olmak herhangi başka bir şeyi düşünmekten hangi açıdan farklılık arz eder?  Bu sorunun cevaplarından biri, düşüncelerimiz ve hislerimiz hakkında dürüstçe kendimize yanıtlar verdiğimiz anlarda bu düşüncelerin ve hislerin doğruluğu hususunda hataya ve kuşkuya düşemeyeceğimizdir. Bu fikir acı duyma meselesi çerçevesinde değerlendirildiğinde akla yatkın görülebilir. Çünkü acı içinde olduğunuzu hissederseniz, doğal olarak acı içinde olduğunuza inanırsınız ve bu inancınızda hatalı olabileceğiniz fikri sizin için neredeyse imkânsız gibidir.*

Kaynaklar:
Savran, Gülnür, Düşünüyorum Öyleyse Varım
Evrimağacı.org

Metin içi fotoğraf: Bakırköy, Düşünen Adam Heykelinin Hikayesi
*365 Güne Bir Konu, Entelektüelin El Kitabı

Doğanın Çığlığı

31 Temmuz 2021 01:02 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Lart_de_lillustration___Photos.jpg

“Çığlık” olarak da bilinen tablo, ressam Edvard Much (1963 – 1944) tarafından 1893 ile 1910 yılları arasında aynı temada yapılan dört eserden biri.  Orijinal ismi The Scream of Nature yani Doğanın Çığlığı olan tablo sanatçının çeşitli duygu durumlarını yansıttığı eserlerinin en güzel örneklerinden biri olmakla birlikte sanat tarihinin de en bilinen tabloları arasında.
 

4 çığlık tablosu

Resimdeki ana figür, köprünün üzerinde durmakta ve kulaklarını tutmaktadır. Normalden daha büyük olan kafası, uzun ince elleri, dalgalı bedeni ve soluk rengiyle bir hayaleti de andırır. Gözleri yaşadığı dehşeti dışarı vuran bir ifadeyle fal taşı gibi açılmış, ağzı aralanmıştır. Açık ağzı çığlık atan bir insanın ağzını andırır.  Ancak Munch eserin alt kısmına Almanca olarak “Doğanın içinden kocaman olağan dışı bir çığlığın geçtiğini duydum.” yazmıştır. Yani çığlık atan kendisi, ana figür değildir; doğanın içinde yarattığı yoğun duyguları böyle adlandırmıştır. Bu nedenle resmin Almanca orijinal adı “Doğanın Çığlığı”dır.

Resim detaylardan arınmıştır ancak sanatçı izleyiciye anlatmak istediği ruh halini tüm çarpıcılığıyla anlatmayı başarır. Bu resme bakan herhangi birinin hissedeceği tek şey dehşet duygusudur. Aktarmak istediği kaygı ve endişeyi, duygulara işaret edecek herhangi bir ayrıntı olmadan, tüm gerçekliğiyle ve tam anlamıyla anlatmayı başarmış olması, gördüğü ilgiyi açıklar niteliktedir.

Munch bu tabloyu kendi deneyimlerinden yola çıkarak yapmıştır ve esin kaynağı olan duygu durumunu şöyle ifade eder:

“Yolda iki arkadaşımla birlikte yürüyordum. Güneş batıyordu. Birdenbire gökyüzü kan kırmızısına büründü. Kendimi tükenmiş hissederek durakladım ve parmaklıklara yaslandım. Koyu mavi fiyordun ve şehrin üzerinde kan ve dil şeklinde alevler vardı. Arkadaşlarım yürümeye devam ettiler ve ben korku içinde tir tir titreyerek kalakaldım. Doğanın içinden geçen sonsuz çığlığı içimde hissettim.”

andy warhol çığlık, andy warhol karikatür, çığlık karikatür

Yıllar içinde kaygı hissinin evrensel dışavurumu olarak nitelendirilen Çığlık tablosu, aynı zamanda sanatçının trajik hayatının meyvesi olarak da düşünülebilir. Sarsıntılı bir çocukluk geçiren sanatçının annesi ve ablası ressam 14 yaşına girmeden vefat etmiştir. Babası da kız kardeşi de depresyon ile mücadele etmiş, kız kardeşi akıl hastanesine yatırılmış, babasını ise 12 yıl sonra kaybetmiştir.  

Ancak Munch’un, kaygı duyma halini kabullenmiş olduğu söylenebilir. Öyle ki bu durumun sanatı ve kendisi için mahiyetini günlüğüne yazdığı “Kendimi bildim bileli derin bir anksiyete yaşadım ve bunu sanatımda ifade etmeye çalıştım. Bu anksiyete ve hastalık olmadan dümensiz bir gemi gibi olurdum” sözleriyle ifade eder.

munch tablolarından esinlenen 2 film, scream ve home alone

Ünlü tablo birçok filme ilham olmuş, karikatürize edilerek popüler kültürde de güncelliğini korumuştur.

Kaynaklar:
Sanatın Kısa Öyküsü, Susie Hodge, ç: Deniz Öztok, Hepkitap Yayıncılık
Kültürservisi.com

Görsel 1, Birsanat1Kitap.com